René Descartes; Rüya Argümanını Gerçek Sahibi
- hgurtekin
- 12 Ağu
- 2 dakikada okunur

Descartes, yalnızca rasyonalizmin kurucusu değil, aynı zamanda modernitenin de temel figürlerinden biridir. Modernite, skolastik Orta Çağ düşüncesinden çıkarak; Rönesans, Reform, köylü hareketleri, Martin Luther ve dinde reformasyon gibi gelişmelerin yaşandığı; Marx’ın tabiriyle kapitalizmin “kârdan başka değer tanımadığı” 17. yüzyılın fikrî atmosferini temsil eder. Bu dönem, dogmatik inanç yerine eleştirel düşünmenin, insan aklının ve hümanizmin merkezde olduğu, özgürlükçü ve sorgulayıcı bir çağdır.
Yıllar sonra bir tarihçi, “1789’da sokağa inen Rönesans devrimcileri, silahlanmış Descartesçılardı” der. Çünkü modern öznenin —yani insanın— kurucu figürü Descartes ile ortaya çıkmıştır.
Tanrı ve Sistem
Descartes, Tanrı’ya inanan biridir; ancak kurduğu sistem, paradoksal biçimde Tanrı’ya ihtiyaç duymayan bir yapıdadır. Ona göre evrende bir “ilk hareket ettirici” (First Mover) vardır: Tanrı. Tanrı başlangıçta evreni harekete geçirir, fakat sonrasında sistem kendi başına işler; Tanrı müdahale etmez. Böylece dine ve Tanrı’ya ihtiyaç duymayan, kendi içinde işleyen bir sistem ortaya çıkar.
Metodik Şüphe
Yaşadığı çağ, modern öznenin kuruluş dönemidir ve bu öznenin merkezinde insan vardır. İnsan, aklıyla evrenin bütün sırlarına hükmedebilecek güce sahiptir. Şüpheciliğin temel iddiası “hiçbir şeyin tam olarak bilinemeyeceği”dir. Descartes, bu iddiayı yöntemsel bir yaklaşıma dönüştürür:Sepette çürük ve sağlam elmalar varsa, en doğru yol sepeti boşaltıp tek tek kontrol etmektir. Ona göre şüphe, haklı çıkarmak için değil, gerçeğe ulaşmak için bir yöntemdir. Bu yüzden metodik şüphe adını verdiğimiz yöntemi geliştirir:
“Her şeyden şüphe edelim, ta ki kesin bir bilgi bulana kadar.”
Kötü Ruh Varsayımı ve İlk Kesin Bilgi
Descartes, bizi sürekli yanıltan bir Tanrı, kötü ruh veya benzeri bir varlığı varsayar. Ancak yine de, yanılan bir varlık olarak var olduğumuzu kabul etmek zorundayız. Şüphe etmenin kendisi, düşünmenin bir biçimidir. Buradan ilk kesin bilgiye ulaşır:
Düşünüyorum, öyleyse varım (Cogito ergo sum / I think, therefore I am).
Bu noktada, henüz “ne” olduğumuzu bilmiyoruz; sadece “düşünen bir şey” olduğumuzu biliyoruz (thinking thing).
Sonsuzluk Fikri ve Tanrı Argümanı
Descartes, ruhunun derinliklerinde “sonsuzluk” fikrini bulur. Ölümcül bir varlık olan insanda bu fikrin var olması, onun doğuştan geldiğini gösterir. Sonsuz, mutlak töz fikrinin kaynağı Tanrı’dır.Tanrı özü gereği iyidir; yarattıklarını kandıran bir varlık olamaz. Eğer Tanrı’dan güçlü bir varlık olsaydı, zaten o “Tanrı” olurdu. Bu nedenle, sonsuzluk fikri bize Tanrı tarafından “mühürlenmiştir” (innate ideas).
Zihin-Madde Ayrımı (Dualizm)
Bir nesnenin temel özelliği, uzayda yer kaplamasıdır (extension). Madde yer kaplar, düşünmez; zihin ise düşünür, ama yer kaplamaz. Bu, zihin-madde (ruh-madde) dualizmi olarak bilinir. İnsan, hem maddi hem zihinsel yönü olan tek varlıktır.Descartes’a göre bilginin kaynağı üç tür idedir:
Doğuştan ideler (Tanrı, zihin, madde gibi)
Dış dünyadan gelen ideler
Hayal gücü ürünü ideler (ka
natlı at gibi kurgusal tasarımlar)
Gerçek bilgi, yalnızca doğuştan idelerden gelir.
Balmumu Örneği
Ateşe tutulan balmumu, eridikçe rengi, şekli, kokusu değişir. Yine de onu “mum” olarak algılarız. Bu süreklilik fikri, duyulardan değil, zihnin doğuştan gelen kavramlarından kaynaklanır. Yer, süreklilik, madde gibi kavramlar bize doğuştan “damgalanmıştır”.
Descartes’ın Zayıf Noktaları
Bilinçdışının yok sayılması: Ona göre ruhumuzda olup biten her şeyin bilincindeyiz. Oysa psikanaliz, bilinçdışının var olduğunu ve kişiliğin dış dünyadan dolayımlanarak oluştuğunu savunur.
Şüphe = düşünme önermesi: Düşünmenin her zaman şüphe etmek olduğu kanıtlanmış değildir.
Öz kaynaklara kapanma: Descartes, bireyin kendini yalnızca kendi öz kaynaklarıyla kurabileceğini varsayar; dış dünyanın etkisini ikinci plana iter.
💡 Sonuç: Descartes, modern öznenin kurucusudur; insan aklını merkeze alarak felsefede köklü bir dönüşüm yaratmıştır. Ancak bilinçdışını ve dış dünyanın rolünü göz ardı etmesi, psikanalitik ve çağdaş felsefi eleştirilerin temelini oluşturur.


Yorumlar